Gönül Dicle İpekçi Web Sayfaları

3 Mart 2021 Çarşamba




 Tecrübe mi ? Birikim mi ?

“İnsanların sizi alkışlaması doğru olduğunuzu değil, doğru yerde durduğunuzu gösterir.” 

İşte bu söz ile gemide bir delik açılmıştı. Gemi su alıyordu! Bana geri dönersek bir tür hırstı benim ki; öğrenme hırsı. Biraz daha ilerledim. Toplum ve toplumun kutsadıklarıyla uğraşmaya başladım. Çünkü toplum, kitapları ve bilgiyi kutsamıştı. Onların gözünden ne kadar bilgiliysen, o kadar bilgesindir. Çok kitap, çok saygı getirir. İsminin başında Dr. olması, senin diğerlerinden bir tık üstte olman için yeterliydi. Gördüm ki aslında toplum, olur olmaz her şeyi kutsamış. Kutsal olmayan birçok şeyi kutsamış. Neydi bunca kibir, gürültü ve sahte putlar? Ben ne zaman gönlümdeki Kâbe’yi bu putlardan temizleyecektim? Önce birer birer bunları yıktım. Sonra sıra bana geldi. Kendimi yıkmaya. Yıkıcı sorular sormaya. Başlayalım…

Gerçekler ile yüzleşmek lazımdı. En çok kendi gerçeklerimiz ile. Herkes pembe yalanlar ile aynaya bakarken, hangimiz tüm çıplaklığımız kusurlarımız ve çirkinliklerimiz ile aynaya bakabilir? Ben de tüm cesaretimi topladım ve kendime şu soruyu sordum. 

“14 yıl önce ile bugününü karşılaştır Dicle, Üniversite için Fransa ya ilk adım attığın gün ile düzenli gelirinin olduğunu bugünü. Hangisinde daha mutlusun? Hangisinde daha tecrübeli ve bilgilisin?” 

Cevaplar çok netti. Fransa'nın Rouen kentine daha önce hiç gelmeden, yalnız başıma buraya adım atmak tam bir deli cesaretiydi.  Riskler ile dolu bir hayattı. Ancak çok mutluydum. Tüm zorluklar ile savaştım ve ayakta kaldım.  Bugün ise düzenli bir işim, evim ve çocuklarım var. Riskim çok az. Daha fazla bilgiliyim, daha fazla kitabım var. Daha fazla tecrübem var. Ancak 14 yıl önceki kadar mutlu değilim. İşte bu noktada hakikat aynaya yansımıştı. Platon’un mağara alegorisinde olduğu gibi sadece gölgeye baktığımı ve arkamda bir hakikatin olduğunu anladım. Konuyu toparlayalım. Daha açık ve net ifade edelim. Ana sorumuza dönelim. 



Bilgilenmek mi önemli yoksa deneyimlemek mi? 

Toplum sizden bilgilenmenizi ister. Kitaplar, okullar, türlü türlü kurslar ve sertifikalar. Risk almanızı pek önermez. Bir noktaya kadar da doğrudur. Bağımsız yaşayabilecek kadar gelirinizin olması için meslek sahibi olmanız gerekir. Bunu ise okullar sayesinde gerçekleştiririz. Açken mutlu olunmaz. Bu yüzden düşüncelerim üniversiteden mezun olmuş kesim için geçerli. Eğer öğretim hayatınız devam ediyorsa devam etsin :)

Klişe bir soru vardır. Aslında benim de üstünde durduğum sorunun farklı bir versiyonu. “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Bugün bu sorunun cevabı net şekilde “çok gezen” olarak cevaplayabiliyorum. Tüm hayatını kitaplar ile birlikte geçirmiş ancak asosyal kalmış birini düşünelim. Büyük ihtimal çok bilgili birisidir. Sizi çok iyi analiz eder, ünlü filozoflardan alıntılar yapar, genellikle düşüncelidir. Halbuki gerçek hayat bu değildir. Gerçek hayat sizden savaşmanızı ister. Ne düşündüğünüzün bir önemi yoktur onun için. Paylaşmadığınız sürece en güzel düşünce sadece havadaki bir buluttan ibaret. En güzel kitabı da okusanız 1 sene sonra unutacaksınız. Hayat ise doluca yaşandıkça anlam kazanır. Yaşanmamış bir hayat yerine sonucu kötü  olan bir hayat bile sanırım daha mantıklı. Düşüp ayağa kalkacağız sonra yeniden düşeceğiz, aşık olup aldatılacağız, kazanıp kaybedeceğiz, aç kalacağız, rezil olacağız, bazen yerlerde sürüneceğiz, hastalanacağız hatta belki de bu uğurda öleceğiz ama yaşayacağız! Hayat budur işte. Kan, ter içinde tırnaklarınla kazıyarak dağa çıkmaya çalışmaktır. Kitaplar yerine anılar biriktirmektir. Adaletli olan da bu olmalı. Geçmiş insanlığın bilgiye erişimi hiçbir zaman bugünkü kadar kolay olmadı. Ancak geçmiş insanlık ile ortak noktamız var ki o da deneyimlemek. Savaştık ve barıştık. Ancak insanlık olarak deneyimledik. Bir insanın okuma-yazma bilmemesi sizi ondan üstün yapmaz. Üstünlük hayatımızdaki zorluklara verdiğimiz tepkiler ile alakalı bir durum. Ancak gelin kendimize itiraf bulunalım. Eğitimli kesim olarak çoğumuz eğitimsiz insanlara yukarıdan bakıyoruz. Ben hiç bir zaman bunu yapmadım ama belki yapmalıydım. ??

Bilgiyi önemsizleştirmiyorum. Cahilliğin felaket olduğunu savunuyorum. Sadece yaşamanın bilgilenmekten daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kitapları da değersizleştirmiyorum. Çok kitap okumak yerine doğru kitabı çok okumanın değerli olduğunu düşünüyorum. Bilgi bombardımanına tutulmuş, aklı karışmış, hedefsiz yürüyen, içine kapalı bir kişi olmak yerine aklı hür, vicdani hür, düşen kalkan, deneyimleyen bir kişilik hayali peşinde oldum hep. 

Çok konuştum. Özet yerine son bir söz :)

Kendimizle uğraşarak ilerleyemeyiz, başkaları bizle uğraştığında ilerleyebiliriz. 

1 yorum: