Gönül Dicle İpekçi Web Sayfaları

27 Eylül 2014 Cumartesi

Güzel Bakan Güzel Görür






Güzel görmek için güzel bakmak gerekir deriz hep yani bir başka deyimle , güzel algılamak ve güzel yorumlamak gerekir. İnsan, nasıl görmek istiyor ise, öyle görür; kısaca her şey niyete ve isteğe bağlıdır.

Güzel duygu ve güzel düşünceler ruh güzelliğinin birer ürünleridir. Saplantısız, ön yargısız ve iyi niyetli yaklaşımlar güzel bakmayı sağlar. Burada fiziki güzellik değil sadece öncelikle maneviyat yani ruh güzelliği söz konusudur.

Elbette  bakmakla görmek arasındaki nüansı hepimiz iyi biliriz. Her bakan göremeyebilir; bir başka deyişle, görmek için muhakkak bakmak gerekir. Fiziki açıdan bakınca öncelikle şekil görürüz. Kalpten bakarsak maneviyat buluruz. Hangi yolla olursa olsun ilk bakış hem önemli hem de bazen yetersizdir. İlk baktığımız şeyi yorumlamak yanlış olur. Çünkü o an kendimizi iyimser ya da karamsar hissedebiliriz. Bu hissettiğimiz duyguların olgunlaşmasını bekleyerek bakıp, yorum yaparsak daha doğru bir sonuç alırız. Yani gerek fizyolojik gerekse psikolojik etkilere bağlı olarak yapılan yorumlar sadece kendi bakış açımızı doğurur. Oysa genel bir açıdan bakmak ve yorumlamak gerekir. Bu da sanıldığı kadar kolay olmasa gerek. 


Dolayısıyla kendimizi ve değerlerimizi zamana bırakarak çözüm bulma yoluna gitmeliyiz.. 
Güzel olanı güzel görebilmek için benim önceliğim ruhen yani kalpten yani yürek gözüyle bakmak gerekir. Ama huzurlu bir kalple...Reşat Nuri Güntekin İn bu sözleri sanırım konuyu iyice özetliyor.
'' Kalbin gözleri vücudun gözlerinden daha iyi görür.''

Yine bir başka güzel sözü de eklemeden geçemeyeceğim;

''Leylanın güzelliğine ancak Mecnun'un gözleriyle bakmalısın ki onu seyretmenin sırrı sana da görünsün. ''(Sadi) 

Oscar Wilde 'in şu güzel sözüyle noktalamak istiyorum; 

'' Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz ama yıldızlara bakıyor bazılarımız..''

Bütün güzellikler hepimizin olsun..

Sevgiyle ve güzelliklerle kalın...

Gönül Dicle İpekçi


26 Eylül 2014 Cuma

Masum Değiliz


Bir çocuk ne zaman büyür dersiniz ? İlk ne zaman fark eder bunu? Siz hiç yorulmadan ben size söyleyeyim, masumluğunu kaybetmeye başladığında...
Bazı günler, canım hiç bir şey istemediği zamanlarda sadece çocukları izliyorum , hareketlerini , sergiledikleri davranışlarını izliyorum. Yerden kalkmak için artık gözünüzün içine bakmıyor ve kendiliğinden kalkıyor çocuklarımız ne güzel değil mi? Sonra biraz daha büyüyor, biraz daha fazla oyun oynayabilmek için size ufak yalanlar söylemeye başlıyor, mesela, ''Anne ben ödevimi yaptım, biraz daha oynayabilir miyim?'' diyor... Hadi bunlar zararsız olanları.... Sonra yine zaman geçiyor dışarı çıkmak için söylenen yalanlar, başka bir yalan daha sonra bir başkası derken masumluğu kaybetmeye başlayıp, büyüme evresi başlıyor. Kız ya da erkek aşık oluyor.... En masum haliyle... O kadar yaralanıyor ki, ayağa daha güçlü kalkmak için daha acımasız oluyor, arada masum olduğu yanlarını özlerse soluğu annesinin yanında alıyor, gidebilecek hala bir anneniz varsa şanslısınız, ya da babanız pek tabi ki. Sonra iş dünyasına giriyor, çocuk sudan çıkmış balık, ne koruyanı, ne kollayanı var, elinde körü körüne öğrendiği bilgileri ve bir de hevesi var sadece. O,  herkese yardım ederken bir de bakıyor ki, hiç kimse ona yardım etmiyor ve bir darbe daha...
Artık teksin çocuk ! Sonra hırçınlaşma dönemi... Etraftaki kimseyi duymadan ayakta kalma çabası, sonra başkalarını ezme dönemi...Üniversiteye gidenler bu sürece bir sonraki basamakta gelecek ama üniversitede de masumluğundan bir kaç şey daha kaybederek....Üniversite de sevdiğin kişiye güzel görünmek için yaptığın makyaj, ya da kıza kendini beğendirmek için giydiğin tarzın olmayan kıyafet, yine sizi masumluğunuzdan uzaklaşmaya çağıracak. Tabi sadece bununla kalmayacak, sınavı her kaçırdığımız zaman ailenize ve yakın akrabalarınıza sınavda ki başarısızlığınızı örtecek küçük yalanlar söyleyeceksiniz belki de.. Yalan bedava ! Başınıza hiç gelmeyecekmiş gibi bu yalanların ardı arkası kesilmeyecek. Ha bir de o  sırada sosyal medyada sadece olmak istediğiniz kişi olacaksınız. İnsanları kendinize biraz  hayran bırakabilmek için ya da tamamen içinizden geçen şeyleri paylaşacaksınız, ta ki herkesin yalan yanlış şeyler yazdığını fark edene kadar.
Belki bu süre zarfında ailenizden ya da arkadaşlarınızdan birini kaybedeceksiniz. İyice acımasız olacaksınız. Otobüs durağında biri mi bayılmış, umurunuzda olmayacak, ya da numara yapıp paranı çalarsa diye düşüneceksiniz belki de ve yardım etmeyeceksiniz. Çünkü sizin insani değerlerinizden daha önemli olan tek şey paradır.Var olma amacınızın para olduğunu hatırlayıp bayılan kişinin yanından öylece geçip  gideceksiniz,, Hamileye, yaşlıya yer ver vermeyip uyku numarası yapacaksınız. Sevdiğiniz kişiye dürüst olmak yerine yalan söyleyip, taktikler yapacaksınız. Bu da yetmeyecek işteki herkesin rakibiniz olduğunu bilip, ezip geçeceksiniz. Sadece var olmak için bunları yaparken var olma amacınızı, esas amacınızı kendinize asla sormayacaksınız.

Artık tüm evreleri tamamladınız...

Doğdunuz, büyüdünüz, düştünüz, yalan söylediniz, kalktınız, acı çektiniz, birini kaybettiniz, yalan söylediniz, hırçınlaştınız, kazandınız, ezdiniz....

Kutlarım ! Artık masum değilsiniz...

Sevgiyle ve masumiyetinizle kalın...

Gönül Dicle İpekçi

21 Eylül 2014 Pazar

Doğum Günüm


Tek başına çok sesli bir orkestra coşkusu var bugün içimde .ne kaba, ne kaşığa sığarım..o kadar mutluyum,neşeliyim yani. Neden mi ? Çünkü bugün benim doğum günüm. Her yıl bir yıl daha yaşlansak ta hep aynı heyecan, aynı hazla doğum günümün kutlanması beni mutlu kılmıştır. 
Hayaldi gerçek oldu diyebilmek için önce hayal etmek lazım sonra da azim gerekiyor hayatımızda. Ve ben bu güzel günün umuduyla bu yıl hayalimdeki hedeflere ulaşabileceğime önce inanarak sonra isteyerek ve de umut ederek yaşamaya devam ediyorum. Eylül ayını çok severim oldum olası belki de Eylül'ün 21. gününde doğduğum içindir Eylül ayında hep bir sevinç ve heyecan kaplar içimi.
Bazen her şey ne gördüğünüz ne bildiğiniz gibidir ,zaten kaosta ihtiyaç duyulanda budur. Önemli olan kaosun neresindeyiz? İçinde mi? Dışında mı? Ben içinde olduğumu düşünüyor ve bundan da son derece mutluluk duyuyorum.....
İnsan sürekli kendini yeniler, sürekli değişir zaman ve yaş gözetmeksizin. 
Kendimizi yenilerken değişikliklerini farkında olarak yaşamak bizi ve çevremizi daha mutlu kılar.
Kendimizi dinleyelim bize mutlaka söyleyecekleri vardır.

Van Gogh 'un şu sözlerini yazmadan geçemeyeceğim..
''Yakın arkadaşlar yaşamın gerçek hazineleridir . Bazen bizi kendimizden daha iyi tanırlar. Nazik bir dürüstlükle bize rehberlik eder ve bizi destekler,kahkahalarımızı ve gözyaşlarımızı paylaşırlar. Varlıkları bize hiçbir zaman yalnız olmadığımızı hatırlatır. ''

İşte böyle bir mutluluğu ben bugün yaşıyorum eş dost akraba sevgi dolu tüm arkadaşlarım ailem çocuklarım beni böyle güzel bir günde yalnız bırakmadılar. 

Evet bir yaş daha büyüdüm bir yılı daha geride bıraktım...Ve bir yıl daha yenilendim, yenileniyorum... Yenilendikçe , deneyimleniyorum...Deneyimlendikçe, öğreniyorum... Öğrendikçe , hedefliyorum... Hedefledikçe, uyguluyorum... Uyguladıkça, başarıyorum... Başardıkça, yaşıyorum..

YAŞADIKÇA, YENİLENİYORUM.

Herkesin en az benimki kadar mutlu bir günü olsun...

Sevgilerimle..

Gönül Dicle İpekçi

19 Eylül 2014 Cuma

Masumiyet Müzesi

''Hayatımın en mutlu günüymüş bilmiyordum diye başlar '' kitap..

Masumiyet müzesi Orhan Pamuk'un anlattığı kitabın aynı zamanda da müzenin adı.  Kemal ile Füsun'un aşkının anlatıldığı bu kitap deyim yerindeyse okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.
Kitabın ilk cümlesi ile sonu bence çok bağlantılı, korkmayın speaker vermeyeceğim :)
Kitapta zengin Kemal ile uzak akrabası Füsun' un saplantılı aşkı konu ediliyor, ve tüm hikaye neredeyse Çukurcuma da ( Beyoğlu) geçiyor.
Kemal, Füsun 'un eşyalarını çalıp hayatı boyunca biriktiriyor ve sonra Füsun'un evi müze oluyor.
Müzeyi de gidip gezdim. İstanbul' da artık bence  gezilmesi gereken yerlerin başında gelir diye düşünüyorum Hatta oyuncak müzesini de rehberler tur proğramlarına eklemeli. Her neyse kitap ile müzeye giriş  ücretsiz, kitabınız yanınızda değilse 20 Tl gibi bir ücreti var ve bir de isterseniz sesli rehber (dinleme cihazı) satın alıyorsunuz 5 Tl ye. Müzede sergilenen her şey bir  aşka ama özellikle de Füsun'a ait. Bu tarz bir müzenin olması kitabın zihninizde gerçek olmasını doğruluyor.

Gerçek bir hikaye olduğu kitapta belirtiliyor, gerçek veya kurmaca... İki türlü de inandırıcı. Bazen üzülerek bazen tebessüm ederek geziyorsunuz müzeyi. Kemal'in çektiği 8 yıllık acı , kendi acınız oluyor. bir anda. Müze de aşkın 11 evresini anlatan  bir resim sergileniyor. İncelemenizi şiddetle öneririm.



Diğer etkilendiğim ise Füsun'un küpeleri ile bir kadeh rakının sergilenmesi, aşk ve keder bir arada yani.

Ne diyelim okumanız ve gezerek yaşayabilmeniz umuduyla.

Sevgiyle kalın.

Gönül Dicle İpekçi