Gönül Dicle İpekçi Web Sayfaları

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Doyasıya Yaşamak

Spontane gelişen öyle anlar vardır ki, sadece bir an, sadece bir saniye sonra bir bakmışsınız her şey birdenbire ters düz oluvermiş. Ne olduğunu nasıl bu duruma geldiğini anlamadan elimizden kaçan güzel günlerin veya anların üzüntüsü boğmaya başlamış ruhunuzu. Ve malesef emin olduğumuz bir şey vardır ki o da o anların ya da o saniyelerin bir daha yaşanmayacak olmasıdır.. İşte bu yüzden yaşadığınız her anın hakkını verin, sonraki zamanda o güzel anları,dakikaları aramamak, pişman olmamak, keşke dememek için hakkını verin.Çünkü tuhaf olan şey şu ki; insan sadece içinde bulunduğu durum kötüleştiğinde iyilerin değerini anlayabiliyor. Her anın içinde öylece duran, hep yeni şeyler gören, her an şaşıran, her şeye sevinen, doğa içinde öyle kendi olan bir çocuk gibi yaşayın hayatı.Çünkü olması gereken bu..Bu güzel anı karelemeye örnek olarak,  ikizlerimle yaptığım bayram turunu gösterebilirim.

Bayramın birinci günü çocuklarla biraz tepelere çıkalım dedik. Sarıyer, Kilyos, Garipçe köyü gibi İstanbul'a biraz tepeden bakmak istedik.... İstanbul un güneşi nemi, sıcağı kimin umurunda. Yolda bağıra bağıra şarkı söyleyerek güzel anları kafamızda kazımak için güzel kareler yakalamaya çalıştık hep birlikte. Ve yolculuk sıcak havaya rağmen güzeldi. Neden mi? Çünkü güzel anlar yaşamak istedik. Güzellikleri yaşamak için evden çıktık.
                                                  
Aşıklar tepesinde ben ve aşklarım
Yolculuk başladı


Önce Kilyos ardından Garipçe köyünde bulduk kendimizi. Sarıyere 6 kilometre uzaklıkta cennet Garipçe köyü manzarasıyla ve serinliğiyle muhteşem bir yer.






Dönüşümüzde,  Aşıklar tepesinde İzzet Baba'nın yerinde uzun bir mola verdik. Yemeğinin lezzetiyle, bulunduğu mekanın serinliğiyle mükemmel bir yer olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 


Garipçe Köyü  (cennet)

Yorgunluğumuzu orada attıktan sonra Sarıyer'e doğru inmeye başladık Tarabya ve tüm boğaz derken kendimizi Kireçburnu sahilinde bulduk. 
                                         
Sahilde kuzucuklar
Kireçburnu sahili

   




















Kireçburnu sahili

Kireç burnu sahiline gelinir de ata eşeğe binilmez mi? Evet burada çocuklara sahil turu attıran atlar ve eşekler mevcut.  Biz hem ata hem de eşeğe bindik. Böylece her ikisininde kalbini kırmamış olduk..


Berke ısrarımıza rağmen eşeğe binmeyi tercih etti.
Görke ata binince pek mutluydu.




















Evet benden söylemesi; yaşadığınız her güzel anı fotoğraflayın. Çünkü hepsi bizlere kalan güzel anlar bunlar..Ve unutmayın ki hayatın değeri uzun yaşanmasından değil iyi yaşanmasındadır. Doyasıya yaşamak yılların çokluğu ile ölçülmez içimizdeki coşkuyla ölçülür. Bende çocuklarımla yaşadığım bu coşkulu anları sizlere fotoğraflamaya devam edeceğim. Vazgeçmeden devam.....

Nice nice bayramlara dileğimle sevgilerimi sunuyorum.

Gönül Dicle İpekçi

27 Temmuz 2014 Pazar

Bayram Rituelleri

    Çocukluğumuzun bayramlarını özlemeye başladıysanız eğer yeterince büyümüşsünüz demektir. Bayram gelenekleri ne güzeldi ben çocukken. Ev halkını bir heyecan sarardı, bir hafta  öncesinden insanlar gücü yettiğince üstüne başına bir şeyler alır veya en son aldığı kıyafeti yıkayıp paklama telaşına düşerlerdi. Çocukken anlam veremez, sessizce sıkılarak izlerdim annemle babamın bana kıyafet bakmasını. Benim en büyük geleneğim kırmızı papuçlarımdı. Her bayram en yenisinden bir kırmızı papuç, hani hep ayağı acıtan cinslerinden, dışı parlak, giy beni derken, giyerken acı çektirenden....



Arife günü hamama giderdik.Annem, ablam ve ben hatta bazen  komşularımız, sahi söylemeyi unuttum, o zamanlar da komşuluk vardı. Sanki daha önce hiç yıkanmamışız gibi yıkardı  annem bizi, keseyi her vurduğunda canım acırdı ama susardım, '' Bayram geliyor temiz-pak olmalıyım'' derdim. Ayrıca kırmak istemezdim onu.
 
Bayram sabahı babam bayram namazına giderdi, annemi yapılması zor olan yemekleri hazırlama telaşı sarardı, mis gibi kokular eşliğinde uyanırdım. Kaburga dolması, kuru fasulye, zeytin yağlı sarma kadayıf tatlıları, çörek, su böreği, çeşitli şerbetler....Babamın namaz dönüşü kardeşlerim de uyanmış olurdu..Dolayısıyla kalabalık ailemizle bu yemekler eşliğinde kahvaltı yapardık. Daha sofradan kalkmadan babamın anamın tüm sevdikleri bir bir dökülürdü kapıdan, herkesle bayramlaşılır misafirlerimize hizmet ederken bayramın tadını çıkarırdık. Babam akşamları evimizi şenlendirmek için cümbüş çalardı.

Çok değerli babam nur içinde yat

Hani dedim ya bayramlar güzeldi eskiden.. Bayramlar güzeldi de bizler kıymet bilir miydik? İnsan belki de büyüdükçe anlıyordur anne-baba ve kardeşlerle geçirilen bayramların en özelleri olduğunu. Fakat sonra insan fark ediyor annesini özlediğini ve annesini özlerken aslında anne olduğunu, eve yavrularına kanat germesi gereken kişinin ta kendisi olduğunu..

Mekanın cennet olsun anacım

Belki de gelenekleri yaşatma adına, belki özlemlerimiz için, ben bu bayram çocuklarım ve kardeşlerim ile birlikte eskilere gönderme yaparcasına kalabalık bir şekilde bayram yemekleri yiyerek kutlayacağız. . Belki artık cümbüş çalan babamın  veya ''hadi artık uyanın bugün bayram ''diyen annemin sesi olmayacak ama yavrularımın ayak sesleri olacak....

Kıymet bilebildiği ölçüde herkesin iyi bayramlar geçirmesini temenni ederim.

Sevgilerimle..

Gönül Dicle İpekçi

25 Temmuz 2014 Cuma

Gitmek mi ? - Yolda Olmak mı ?

Lisedeyken en büyük hayalim gitmekti. Hani zannederdim ki odamdan dışarı bir adım atsam, dünyayı avuçlayıp, ruhumu özgürlüğe armağan edeceğim. Sonra hayalim gerçekleşti, ve yüksek lisans, doktora yapmak üzere hayallerimin ülkesi Fransa'ya gittim. İlk bir kaç sene gitmenin vermiş olduğu lezzet paha biçilemezdi. Aslında insan gidene kadar gitmenin hayali ile, gittikten sonra da hayalindeki yerde kalabilmenin umudu ile yaşıyor.

Gitmek mi, yoksa yolda olmak mı insanı cezbeden bilinmez. Ama insan zamanla anlar ki gittiği yerde de kalamaz, ve hiç bir yere sığamaz. Hep başka ülkelerin, başka şehirlerin hayalini kurar, olgunlaştıkça da anlar ki gitmek değildir sizi mutlu eden yolda olmaktır insanı asıl cezbeden. Çünkü büyüdükçe bilir ki her zaman bir adım daha ötesi vardır, her zaman daha uzağı vardır.


Yol hiçbir zaman bitmez... Jack Kerouac belki de bu yüzden On The Road ( Yolda) kitabını yazdı, ve belki de gittiği yolda  kimsenin erişemediği sırlara ulaştı. Kitapta en sevdiğim kısım ; '' Yolun sonunda her zaman bir tür sihir bekliyor insanı. Ne tuhaftır ki o sihri tek başınıza yolun sonuna gelmeden bulacaksınız.....''
İşte tam da gitmenin büyüsü bu şekildedir.

Yine de bilmelidir  insan,  gitmenin  sadece yolculuk ile değil  kitaplara dalıp gitmenin de  yolda olma şeklidir. Sihir yolun sonundadır...Şimdi soruyorum sizlere gitmek mi isterseniz yoksa kalmak mı ?....

Sevgilerimle

Gönül Dicle İpekçi

17 Temmuz 2014 Perşembe

Hata ve Ceza


Eve hiç girmesek, hep dışarda kalsak.
 İnsan hatasıyla ,doğrusuyla insandır deriz çoğu zaman.  ''Hata yapmaktan çekinme çünkü hata yaparak doğruyu bulacaksın''  diye öğütleriz çocuklarımızı.  Hataların insanlara özgü bir şey olduğunu bildiğimiz halde neden çocuklarımız hata yaptıklarında onları cezalandırırız. Oysa onlar sevgi bekleyen küçük yürekler değil midir ? İnsan hatasıyla ,doğrusuyla insandır deriz çoğu zaman.  ''Hatta yapmaktan çekinme çünkü hata yaparak doğruyu bulacaksın''  diye öğütleriz çocuklarımızı.  Hataların insanlara özgü bir şey olduğunu bildiğimiz halde neden çocuklarımız hata yaptıklarında onları cezalandırırız. Oysa onlar sevgi bekleyen küçük yürekler değil midir ? Çocuk herhangi bir konuda hata yaptığı zaman neden hemen sinirleniyoruz. Oysa hata yaparak doğruyu bulacaktır demiyor muyuz ?  
Ödevlerini yaparlarken yapmış oldukları hatalar da gayet sakin davranıyorum diyebilecek kaç kişi var acaba? Ödev yapmak için istekli olmayan çocuğa nasıl davranmalıyız sizce? 
Ben bana bu konularda  yarar sağlayacak bir çözüm önerisi bulamıyorum. Cezalandırma uygun olur mu bilemiyorum. Evet psikologlar bu konuda kesin tavırlarını koyuyorlar ve cezanın pek bir yaptırım gücü olmadığını söylüyorlar. O halde nasıl bir sistem uygulamalıyız ? 
Okul zamanı ikizlerimle bir sorun yaşamıyorum. Bu konuda öğretmenlerinin katkısıyla eve gelir gelmez ödevlerini yapıyorlar ve yaptıkları hataları düzelterek çalışıyoruz bol bol..
Dışarda oynarken pek bir mutluyuz.
Ama tatilimiz başladığından beri henüz tam anlamıyla bir verim alamadık. Bol bol spor yapıyoruz. Yüzüyoruz, basketbol öğreniyoruz , futbol oynuyoruz,  bisiklet sürüyoruz ama derse sıra gelince mızmızlanıyoruz. Hadi oğlum canım oğlum hadi bakalım beraber okuyalım beraber anlatalım demek zorunda kalıyorum onu da reddederse akşam en çok sevdiği diziyi izlememesini sağlıyorum.Ama ertesi gün aynı şeyi yaşıyoruz yani cezasının pek bir faydası olmuyor ya da daha katı olmak gerekiyor belki de. Ama ben cezamı sürdüremiyorum. Sanırım annelik içgüdüsü ön plana çıkıyor benim için. Dolayısıyla kazanan yine onlar oluyorlar. Ders çalışmaya başladığımız zamanlar da ise 30 dakikadan sonra çocuklar kıpırdanmaya başlıyorlar .Mola istiyorlar benden. Doğal olarak bende kabul ediyorum  Aksi takdirde yapacakları hatalar çoğalacak ve ben de öfke kontrolümü sağlayamayacağım. Mola kaçınılmaz yani Fakat moladan sonra toparlanmamız ve aynı verimi yakalamamız oldukça zorlaşıyor.
Şimdi siz değerli okurlarıma ve dostlarıma soruyorum. Sizce nasıl bir yaptırım uygulamalıyım? Hata yaptıkları zaman veya ders çalışmayı reddettikleri zaman ne yapabilirim ?  Fikirleriniz ve yorumlarınızla bana sağlayacağınız katkı için şimdiden teşekkür ederim. 

Sevgiyle kalın...

13 Temmuz 2014 Pazar

Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler

Kapıları çalan beni
Gözünüze görünemem,
göze görünmez ölüler.

Hiroşima da öleli,
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuşdu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Çalıyorum kapınızı,
teyze amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
şekerde yiyebilsinler .

Nazım Hikmet RAN (1956)

Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler diyor Nazım Hikmet. Oysa Gazze de çocuklarımızı öldürüyorlar. Neden bu suskunluk? Neden bu sessizlik? Niçin bir şeyler yapamıyoruz? Her gün Filistin de ölen binlerce çocuk, anne, yaşlı genç bir sürü insan ölüyor ve Dünya buna sessiz kalıyor. 

Ekmek almaya giderken ölen mazlumlar bunlar. Daha nereye kadar devam edecek bu sessizlik ? Bu siyonist vahşete artık dur demenin zamanı gelmedi mi? 
''Uçurtmayı Vurmasınlar'' filmini izlerken ''Uçurtmayı da Vurmalarını'' nasıl kabullenebiliriz.

Bir anne olarak, bir insan olarak bu görsellere baktıkça içim acıyor. Kan revan içinde kalmış bu toprakların yeşillenmesi için dua ediyorum her gün. Ama dua yetmiyor.. 

Artık sessizliği bozma zamanı.....



Gönül Dicle İpekçi

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Yaz Okulları


Her sene olduğu gibi bu yıl da  ikizlerimi yaz okuluna kaydettirdim. Yüzme, basketbol, futbol, tenis satranç, keman, gitar, piyano gibi dallardan oluşan yaz okulları arasında Beylikdüzünde ikamet ettiğimiz için Beylikdüzü Belediyesinin etkinliklerinden faydalanmayı tercih ettik. Dolayısıyla ikizlerimin her birini bir spor dalına  kayıt yaptırdık. Görke yi iki yıldan beri yüzmeye kaydettiriyorum. Çünkü  yüzmeyi çok seviyor ve bu konuda çok iddialı. Yani kışın da devam ettiğimiz  bir spor dalı.


Berkeyi de satranç kursuna yazdırmayı uygun gördüm. Çocuklarım ikiz olsa da iki ayrı karakteri temsil ediyorlar. Biri futbol, basketbol, yüzme gibi spor dallarına ilgi duyarken diğeri bu spor dallarına gayet ilgisiz kalıyor. Bende bu yıl bir değişiklik yapıp onu beyin sporuna yani satranç  kursuna yazdırdım. Tabi ki yazdırırken onlara kendi isteklerini soruyorum . Onlar adına kararı kendileri veriyorlar. Çünkü, geçen yıl Berkeyi, Görke gibi yüzme ye yazdırdığım halde gitmemekte direndi ve çok zorladığım için artık hiç gitmek istemiyor. Dolayısıyla Berke üzerinde bu tür isteklere ve zorlamalara  son verme zamanı gelmişti. Onun isteği olmadan asla bir spor dalına kayıt yaptırmam mümkün değil. Gerçi, geçen yıl kendisine sorduğum zaman bana söylediği ; ''Anne araba yarışçısı olmak istiyorum, onunla ilgili bir bölüm varsa oraya kaydet beni'' diyordu... Yani şimdiden araba kullanacak ve hatta mümkünse ralli yarışmalarına katılacak.  Ama bu yıl bir fark attık ve satranç kursuna yazdırmayı başardım. Hafta da iki gün ikişer saat kurslara katılıyorlar ve bundan gayet memnunlar. Ama bu yıl satranç bizi bayağı bir sardı desem inanın.

Berke kardeşine satranç öğretiyor.

Berke artık öğrendiklerini evde kardeşiyle pekiştiriyor  Ve kardeşine bir şey öğretmekten dolayı pek memnun.  Ben şahsen yaz okullarının faydalı olduğunu düşünüyorum. Sizler de benimle aynı fikirde misiniz ? Paylaşırsanız sevinirim...

Hepimize kolay gelsin... Sevgilerimle

Gönül Dicle İpekçi



5 Temmuz 2014 Cumartesi

Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2

Bu hafta sonu ikizlerimle beraber sinema keyfi yapmak istedik ve vizyondaki  ''Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2'' filmini 3D boyutunda büyük bir ilgi ile izledik.  Aileniz ve çocuklarınızla beraber izleyeceğiniz güzel bir animasyon filmi.  Cressida Covell'in romanından aktarılan ''Ejderhanı nasıl eğitirsin'', iri yarı Vikinglerin ve vahşi ejderhaların destansı dünyasında geçiyor.



Ejderha savaşının bir hayat tarzı olduğu Berk adasında yaşayan bir genç, yaralı bir ejderhayla karşılaşır ve dünyası altüst olur. Bu ikili daha sonra iyi arkadaş olacaktır. Bu izlediğimiz ikinci bölümünde bu ikili Hıçkıdık ve Dişsiz olağanüstü dünyalarına geri dönüyorlar. İki kafadar maceralarından birinde kendilerini, yüzlerce yeni vahşi ejderhaya ve gizemli Ejderha Binicisine ev sahipliği yapan buzdan bir mağarada barışı korumak üzere çıkan bir savaşın ortasında buluyorlar.  


Bu filmde beni etkileyen cümle şuydu :'' Kötü insanların elindeki iyi ejderhalar kötü şeyler yaparlar''. Evet sevgili okurlarım ailece  ve çocuklarınızla izleyebileceğiniz bu güzel animasyon filmini kaçırmayın derim.

İyi seyirler diliyorum..

Gönül Dicle İpekçi


1 Temmuz 2014 Salı

Çakıl







Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bedri Rahmi Eyüboğlu/ Çakıl