Hele vakit gelsin,
sevda dal versin.
Uzanacağız bir sabah çiçekli bir ağaca...
Ahmet Telli
Ağaç katliamından sonra ne zaman yerle bir edilen bir bahçe, kırsal alan görsem hemen kulak veririm ağaçların ağıtına, içlerini çeke çeke ağlamalarını duyar, onlarla birlikte yok olan, yuvaları ,yaşam alanları ellerinden alınan tüm canlılar için oturur bir de ben ağlar, ağlarım..
Bir gün bir yerde bir ağacın kesilişine, köklerinin ılık topraktan sökülüşüne şahit olursanız kulak verin, eminim siz de duyacaksınız onun hüzünlü iç çekişlerine. Belki de gözyaşlarının yağmur olup toprağa düşüşünü göreceksiniz.
40'lı yaşlarıma gelene kadar hayatım insanların benden beklediklerini yapmaya çalışarak geçti.
İyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir dost ve arkadaş olmaya çabalamakla ve insanları hoş tutmaya çalışmakla geçen bir hayat.
Kimse üzülmesin, kimse kırılmasın diye insanlara "hayır" diyemediğim uzun bir dönemdi.
Oysa "özgürlük" dediğimiz şey, insanın istemediği şeyleri yapmaması, gerektiğinde "hayır" diyebilmesi demek, bunu anlamak ve hayatıma geçirebilmek zamanımı aldı.
Ne kadar ömrüm kaldı bilmiyorum ama bir şeyi iyi biliyorum, bundan sonraki hayatımda önceliğim kendimi hoş tutmak ve değerli vaktimi insanlara hediye ederken çok seçici olmak.
Değerli zamanınızı kimlere hediye ettiğinize dikkat edin ve başkaları üzülür kırılır diye kendinizi feda etmeyin.
Siz başa çıkabiliyorsanız herkes başa çıkabilir bunu unutmayın.
Sizi eksilten, aşağıya çeken, yoran, varlığınıza bir şey katmayan ilişkilerinizi tekrar gözden geçirin.
Olgunluk ilişkilerde tasarrufa gitmektir, hayatınızın kalitesini yükseltmek istiyorsanız, çevrenizdeki insanların kalitesini yükseltin ve sayılarını azaltın.
İnsanların beklentisini karşılamak için dünyaya gelmedik biz.!
Gönül Dicle İpekçi
Aysel Gürel’in yazdığı “Ünzile”, gerçek bir dramın şarkısı...
Kadıköy’ün efsane ve idealist çocuk doktoru Rana Beşe’nin (Rana Abla) vefat haberini üzülerek aldım.
Rana Abla, adı verilen polikliniğinde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da insanlara şifa dağıtmaya devam edecek. ne mutlu gerçekten böyle vefakâr bir insanın adıyla çocuklara hizmet verebilmek..
Toprağı bol olsun 🙏
Gönül Dicle İpekçi
ODTÜ, GELİŞTİRDİĞİ YERLİ AŞI İÇİN TİTCK'YE BAŞVURDU.
Tayfun Talipoğlu
Evet dostlar, yolar uzun memleket şartları çetin. Biz artık gidelim BAM TELİ ( Bir yol hikayesi bitti...) Mezar taşında böyle yazıyor. Mekanı cennet toprağı bol olsun.
''Umut belki de gelecek sayfadadır.
Kapatma kitabı ''
Her şeyi bilmek yetmiyor. Bir sorunu aştığını düşünüyorsun ancak gün geliyor o sorun daha güçlü bir
şekilde tekrar filizleniyor. Çünkü aştığımızı sandığımız şeylerin sadece üstünü örtüyoruz. Onu toprağa
gömüyoruz. Toprağın altında kalınca aştığımızı sanıp kendimizi kandırıyoruz. Sonra bir gün geliyor...
Koca bir HİÇ..
Gönül Dicle İpekçi
Okullar tatil edildi.
Üniversiteler tatil edildi.
AVM' ler boşaldı.
Maçlar seyircisiz.
Etkinlikler iptal.
Ticaret durdu.
Uluslararası sınırlar kapatıldı.
Fakat hastaneler hala AÇIK!
Sağlık Çalışanları hastaların nabzını kontrol etmek için, karnını muayene etmek için hastalara dokunuyor, öksürük-nefes darlığı
olan hastaların akciğer seslerini dinlemek için hastalarla yakın temas kuruyor.
Sağlık Çalışanları endişeleri olsa da ateşi olan, öksüren, nezle olan hastasını bırakıp kaçmıyor ve görevini layıkıyla hatta fazla fazla çalışarak yerine getiriyor.
En yüksek risk altında olan ancak geri adım atmayan, tek topluluk...
Ülkemizin her köşesinde fedakârca çalışan ve salgınla mücadelede en ön saflarda yer alan doktorlarımızın ve tüm sağlık çalışanlarımızın
14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyoruz.💗
Salgın döneminde hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımıza Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz😔
Gönül Dicle İpekçi
YAŞLANMA BU KADAR MI GÜZEL ANLATILIR.
' Yıl 1962.. Cağaloğlu'ndaki bir köşe yazarının odasına üstü başı bakımsız, kirli sakallı biri girer. Adını söyledikten sonra yazardan kendisine yardım etmesini ister. Köşe yazarı, karşısındakinin içler acısı durumundan büyük üzüntü duyar. Cüzdanını çıkararak istediği kadar alması için adama uzatır. O da uygun bir miktar para alarak iki büklüm gözden kaybolur. Birkaç ay sonra tek sütunluk bir gazete haberi köşe yazarının gözüne çarpar.. Haberde, İstanbul sokaklarında, bir çöp bidonunun yanında bulunan bir cesetten söz edilmektedir. Fotoğrafa dikkatle bakar, bu, para istemek için kendisine gelen adamdan başkası değildir.. Emin Ersoy'dur.. Mehmet Akif Ersoy'un oğlu Emin Ersoy !... Yıl 1985... Üsküdar Belediyesi, emekli maaşıyla geçinmeye çalışırken hastalanan, zor ve bakımsız günlerin ardından gözlerini hayata kapayan bir adamın cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılar.. O unutulan insan, Tahir Ersoy'dur.. Mehmet Akif Ersoy'un torunu !.. Yıl 1991.. Beyoğlu'nda bir evin kiracıları, kirayı ödeyemedikleri için sokağa atılırlar.. Onlar, Mehmet Akif Ersoy'un kızı ve torunlarıdır !.. İşte sizlere, "İstiklal Marşı" için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, "İstiklal Marşı"nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy'un Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından kahredici bir kesit..'
Sunay Akın
12 Mart 1921 İstiklal Marşı' nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü.. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın diyen büyük şair, Mehmet Akif Ersoy' un ne kadar gururlu ne kadar özverili bir insan olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım. Böylesine bir üstadın, koca yürekli bir şairin ailesine sahip çıkamamak ne kadar acı verici. En büyük değerlerimiz ne yazık ki onurlarıyla yaşadıkları için kaybolup gidiyorlar..
Toprağı bol olsun...
Saygıyla..
Gönül Dicle İpekçi
MUZAFFER İZGÜ
DUVARA BİR ÇİVİ SENDE ÇAK..
Sinirlerine hakim olamayan bir çocuk varmış .. Babası ona bir torba ÇİVİ vermiş ve demiş ki HER SİNİRLENDİĞİNDE ŞU DUVARA BİR ÇİVİ ÇAK ..
İlk gün 37 tane çivi çakmış çocuk.. Günler geçtikçe bu çivilerin sayısı azalmış ve bir gün babasına demiş ki .. ŞİMDİ artık SİNİRİMİ kontrol edebiliyorum...
Bir gün gelmiş ki artık hiç çivi çakmamaya başlamış.
Bu sefer babası HER SİNİRLENMEDİĞİN GÜN BİR ÇİVİ SÖK DUVARDAN DEMİŞ ..
Sonunda bütün çiviler çıkmış duvardan ...
Baba demiş : Aferin oğlum AMA ŞİMDİ DUVARA BAK , Bu duvar hiç eskisi gibi olmayacak ... DELİK DEŞİK ....
Yani sinirlendiğin zaman söylediğin sözler bir yara bırakacaktır ..
İstediğin kadar özür dile yara orada kalacaktır .. O bakımdan sinirinden kırıcı bir şey söylemeden ÇOK İYİ DÜŞÜN ..
Okumayı bilmezseniz, yürümeyi bilmezseniz,
bir yaprağın güzelliğini takdir edemezseniz, yaşamıyorsunuz demektir.
Yaşamın bütününü anlamanız gerek, sadece küçük bir parçasını değil.
İşte bu yüzden okumak zorundasınız,
işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundasınız,
bu yüzden şarkı söylemek, dans etmek,
şiirler yazmak,
acı çekmek ve anlamak zorundasınız;
çünkü tüm bunlar hayattır…
Jiddu Krishnamurti
DEĞERLİLERİMİZİ KAYBEDİYORUZ.
Bir var bir yok malesef, hayat böyle bir şey işte. Ani gelen ölümler özellikle bizleri çok etkiliyor.
Böylesine kısa bir hayatta yaşayabilmek için oysa ne kadar koşturuyoruz. Sonra ufak bir kaza, bir kalp krizi veya düşman bir virüse yenik düşüyoruz.
Ölümün saati yok. Yanınızda olan kişiye değer verin; kırmayın onu. Durup durup sevdiğinizi söyleyin, özel hissettirin. En ufak bir şeyde bitti demeyin, ağlatmayın, üzmeyin. Neden mi? Çünkü ölümün saati yok. Belki son görüşünüzdür, belki son sarılmanızdır. Belki de saatler sonra ona değil de, artik toprağa dokunacaksınız, onu değil de toprağını öpeceksiniz. Sevdiklerinizin kıymetini kaybettikten sonra değil, şu an bilin.. Toprak aldığında geri vermez. Çünkü ölümün saati yok...
Büyük usta Rasim Öztekin'i kaybettik.
Ne güzel demiş Oğuz Atay;
Ben vedaları sevmem albayım
Hiç gitmesin insanlar
Hele gelmemek üzere giderlerse
Çok üzülürüm albayım, dayanamam...
Türkiye büyük bir değerini kaybetti.
Başın sağ olsun Türkiye'm
KADINLAR GÜNÜ
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da bir diğer adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadın hakları dünyanın dört bir yanında büyük etkinliklerle gündeme geliyor. Peki Dünya Kadınlar Günü nasıl ortaya çıktı? Bu bir kutlama mı, protesto mu?
Dünya Kadınlar Günü 100 yılı aşkın süredir var. Her yıl gündem farklı. Bu yıl ise 30'u aşkın ülkede kadınlar Dünya Kadınlar Günü'nde iş bırakma eylemleri düzenliyor.
Bugün neredeyse tüm dünyada ses getiren eylemlere sahne olan 8 Mart'ın tohumları 1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı talep etmesiyle atılmıştı.
Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart'ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etmişti. Bu özel günü uluslararası hale getirme fikrini ortaya atan ilk kişi ise Clara Zetkin'dir.
Peki neden 8 Mart?
Dünya Kadınlar Günü fikrini ortaya atan Clara Zetkin'in aklında belirli bir tarih yoktu.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1917'de Rus emekçi kadınlar "Ekmek ve barış istiyoruz" sloganlarıyla sokaklara çıkmıştır.
Eylemlerden dördüncü gününde Rus Çarı tahttan indirildi. Kurulan geçici hükümet ise kadınlara seçme hakkı tanımıştır.
Rusya'daki kadın eylemlerinin başlangıcı, Jülyen takvimine göre 23 Şubat'tı. Dünya genelinde daha yaygın biçimde kullanılan Miladi (Gregoryen) takvimde bu tarih 8 Mart'a denk geliyordu
1910 yılında Kopenhag'da toplanan Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı'nda Dünya Kadınlar Günü fikrini önermiş. Konferansa 17 farklı ülkeden katılan 100 kadın, Zetkin'in önerisini oybirliğiyle kabul etmiştir.
Dünya Kadınlar Günü'nde, kadınların toplum içerisinde, siyasette ve iş hayatında elde ettiği başarıları kutlanıyor. Ancak aynı zamanda 8 Mart'ın kökleri hâlâ sesini duyuruyor. Kadınlar Günü'nde cinsiyet eşitsizlikleri vurgulanıyor ve protestolar düzenleniyor. Yani bu durum ülkeden ülkeye değişiyor.
Pek çok ülkede Dünya Kadınlar Günü resmi tatil.
Dünya genelinde çiçek satışlarının 8 Mart ve öncesindeki birkaç günde neredeyse iki kat arttığı belirtiliyor.
Her ne kadar Çin'de çalışan kadınlara yarım iş günü izin verilmesi resmi makamlar tarafından tavsiye edilse de, işverenler bu tavsiyeye pek kulak asmıyorlar.
İtalya'da La Festa della Donna olarak adlandırılan Dünya Kadınlar Günü'nde kadınlara mimoza çiçeği hediye etme geleneği var. Her ne kadar bu geleneğin kökleri tam olarak bilinmese de, 2. Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra Roma'da başladığı düşünülüyor.
ABD'de ise Mart ayı "Kadınların Tarihi" olarak kabul ediliyor ve Beyaz Saray, Amerikalı kadınların başarılarını sıralayan bir bildiri yayınlıyor.
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında, iki komünist kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimi ile gerçekleştirildi.[10] Bu tarihten sonra yıllar boyunca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına izin verilmedi. 1975 yılında "Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı" ilan edildi. Türkiye de bu kapsamda yer aldığı için 1975 yılında Türkiye'de "Kadın Yılı Kongresi" yapıldı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 1975 yılında kutlanmaya başlamasında İlerici Kadınlar Derneği’nin faaliyetleri de etkili oldu. Böylece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapalı ortamlardan sokaklara ve meydanlara çıktı.
İlerici Kadınlar Derneği, işçi sınıfı ile kadınları bir araya getirerek haklarını aramaya çağıran bir sivil toplum örgütüydü. Kurulduğu andan itibaren kısa sürede yurt çapında 33 şube ve 35 temsilcilik aracılığıyla 15 bine yakın üyeye sahip oldu. “Kadınların Sesi” adlı yayın organı ile 35 bin kişiye ulaşabiliyordu.
12 Eylül Darbesi'nden sonra tekrar askerî cunta yönetimi tarafından dört yıl süreyle hiçbir kutlama yapılmasına izin verilmedi.
1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlanmaya devam edilmektedir.
Atatürk kadınlarımıza birçok alanda özgürlük getirmiştir 1924 yılında Atatürk’ün meclise soktuğu 17 kadından sonra günümüze kadar uzanıyor...
Daha uygar ve sağlıklı bir toplum için kadınlara her zaman ihtiyaç vardır Kadınlara verilmiş bu güzel güne saygı duymalı ve onları sadece bir günle değil; her zaman hatırlamalıyız.
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”
Mustafa Kemal Atatürk
8 Mart, dünyada kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemleri dile getirdikleri gündür.
Her zaman ne istediğini bilen, erkeğinin ardında ona destek veren, çocuklarının başında koruyup kollayan kadınlar… Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun…
HAYATI SEVEN KADINLAR
Yaşları ilerleyip torun torbaya karışsalar bile yiyip içtiğine dikkat eden, pantolonuna uyacak bluzu seçen, saçlarını şarap kızılına yahut platin sarısına boyatmakta beis görmeyen; onları tarayan, şekil veren, ellerinin üzeri güneşle ve geçen zamanla beneklenip buruşsa da onları özenle kremleyen; cümle sonlarına muzipçe "şekerim" kelimesini ekleyen; hayvanları, çiçekleri ve çocukları sevmekten vazgeçmeyen, umudunu ve şükrünü asla yitirmeyen, yaşa bağlı ağrı ve sızılar yaşasa da bunu belli etmeyen; bu ağrı ve sızıları yaşamın güzelliklerini ve renklerini görmeye engel meseleler saymayan, yürüyüşünde bir eda olan, yaşam deneyimlerini üstüne başına, saçına, gözündeki ışıltıya, beslenmesine, gülüşüne ve etrafa saçtığı pozitif elektriğe yansıtan; çantanın püsküllüsünü, ayakkabının afilisini seçen, tevekkülü her şeye sarmalayıp sade ve doğal bir olgunlukla hayatın getirdiklerini kabullenen ama bir kedi teslimiyetiyle uysalca ve sevinçle yaşayan kadınları seviyorum ve onlara baktıkça, yorulup nefeslenmek için oturduğum köşeden dimdik ayağa fırlıyorum.